Akşamları işten gelip, televizyonun karşısına oturduktan sonra seyredilmeye değer birşey bulabilmem gittikçe zorlaşıyor. Bu durum televizyon programlarının sıradanlaşmasından mı kaynaklanıyor yoksa ben mi artık birşey beğenmez oldum karar veremiyorum. Gerçi sıfır toplamlı oyun üzerine kurulu yarışma programlarını seyretmek te yürek istiyor artık. Sürekli birbirine çelme takıp yükselmeye çalışan insanların hazin hallerini izlemek için insanda çelik gibi sinir olması gerekiyor.
Bütün bunları bir yana bırakırsak seyretmeye değer program bulduğumuzda ise bayıltıcı reklam kuşakları ile ne seyrettiğimizi unutuyoruz. Her halde hangi ürün reklamları insanları canından bezdiriyor diye bir araştırma yapılsa şampuan ve diş macunu reklamları açık ara önde gider [1]. Pazarlamacı ve reklamcıların şampuan, diş macunu ve sakız satmaktaki azimlerini de takdir etmemek elde değil. Ufacık bir sakızı satmak için gösterilen gayretin yüzde birini TEMA vakfı Türkiye’yi ağaçlandırmak için yapamıyor.
Mesela iki ayrı tadı olup dilimizi şaşırtan sakız ya da 14 ayrı sinsi tehlikeye karşı bizi 12 saat boyunca koruyan çikolatalı diş macunu. Saçlarımızı yıkadığımızda çevremizdeki insanların bize bakmaktan kapağı açık kanalizasyon deliklerine düşmelerine neden olan 3-5 etkili şampuanlar. Fantastik bir dünyada yaşıyoruz artık. Böyle anlarda kendimden geçmeme neden olan şeylerden biri de reklamlarda kullanılan istatistiki yöntemlerdir. Bu istatistiki yöntemleri aslına bakarsanız istatistik kitaplarında bulamazsınız.
Mesela:
– Kadınlar üzerinde yapılan araştırmalara* göre bu kremli şampuanı kullananların saçları diğer şampuanları** kullananlara göre %34,2 daha fazla yumuşak olmaktadır.
* işaretlerine dikkat ederseniz eğer bu bir açıklamayı ifade eder ve o açıklama reklamı seyrederken alttan en küçük yazı karakterinde okuyamayacağımız kadar hızlı geçer. Reklamı yavaşlatıp tekrar seyrederseniz [yavaşlatalım lütfen]. Şöyle bir cümleyle karşılaşırsınız.
– * 10 kadın üzerinde denenmiştir.
– ** Kremsiz şampuanlara göre.
Yani bu kremli şampuan, kremsiz şampuanlara göre %34,2 daha fazla yumuşatmakta. Hepsinden de önemlisi bu eşsiz araştırmanın örnek kütlesi 10 kişi. Artık televizyonun kumandasını mı kemirirsiniz size kalmış. Bu mantıkla ben mesela şöyle bir reklam düşündüm.
– Arabalarımızın 100 km hıza ulaşma süreleri diğer arabalara* göre % 489,235742534 daha azdır.
*At arabalarına göre.(Tabii bu açıklama roket gibi hızlı geçecek)
Peki şuna ne dersiniz?
– Ben bir diş hekimiyim ve dişlerimi Pırıltı dişmacunlarıyla fırçalıyorum. [Çünkü bu diş macunlarını bize mümessil arkadaşlar numune olarak veriyorlar. Biz de bedavadan bunlarla fırçalıyoruz.]
Bu reklamları seyrettikçe 1997 yılında aldığım bir kitap aklıma gelip duruyor. Kitabın adı “İstatistikle Nasıl Yalan Söylenir?”[1]. Kitap Disraeli’nin meşhur sözü ile başlıyor. “Üç çeşit yalan vardır: yalan, kuyruklu yalan, istatistik”. Aslına bakarsanız kitap istatistiğin yanlış ellerde nasıl kötüye kullanılabildiğini anlatıyor. Bulabilirseniz okuyunuz, %89,68 oranında memnun olacağınız, diğer kitaplara göre %49,99 oranında daha fazla güleceğiniz tarafımdan garanti edilir.
Bu sitedeki diğer yazarlara göre %59,3455963 daha derin hislerle sizleri selamlar, saygılarımı sunarım.
DİPNOTLAR: [1] Aslında deneyselliği üst noktaya taşıyan bebek bezi reklamlarını es geçmek haksızlık olur. Bebek bezi reklamları, emiciliğinde bu kadarı olmaz cümlesini bize kafamıza vura vura kurdurtur, laftan anlamıyorsak muhakkak yapılan deneyler suretiyle bize ispat eder. Çünkü anne babalar üzerinde yapılan bilmemne araştırmasına göre bez alımlarında deney kullanımı satışları %58,23 oranında arttırmıştır. [2] Darell Huff, (1995), İstatistikle Nasıl Yalan Söylenir? Çev: Ergin Koparan, Sarmal Yayınevi, İstanbul